Röportaj videosu:
Davut Çolak: Uzun zaman Danimarka Türk Diyanet Vakfı yöneticisiz kaldı. Sonra siz göreve geldiniz. Nasıl bir kurum buldunuz ve neler yaptınız?
Hüseyin Gündoğar: 3 yıllık görevin bir özeti olacak. Bu röportaj aynı zamanda Danimarka’da yaşayan Türk vatandaşlarımıza veda imkânı sağlamış oluyor. Bu vesile ile hapsi ile helalleşmiş ve yaptıklarımız hakkında bilgi vermiş olacağız. Biz bir bayrak aldık ve inşallah o bayrağı devredeceğiz. İnşallah biz devrettikten sonra o bayrak daha ileriye taşınır diye ümit ediyorum.
Benim geldiğim dönemde Danimarka’da 5 yıllık bir müşavir boşluğu vardı. Hem de Danimarka Türk Diyanet Vakfı’ndaki sürecin yönetilmesi ile ilgili bir otorite boşluğu ile karşı karşıyaydı. 5 yıllık boşluğun ardından gelmek birçok sorununda oluştuğu bir mekâna gelmek anlamına geliyor. Birçok önemli konu ertelenmişti.
Danimarka hem vakfıyla hem camileriyle hem insanıyla çok güzel bir yer. İşlendiği zaman çok verüt bir toprak. Danimarka’ya geldiğim ve görev yaptığım için rabbime ne kadar şükretsem azdır. Bana bu görevi verenlere teşekkür etmek elbette boynumuzun borcu.
Ben burada kafamdakileri hayata geçirebilmek adına bir fırsat bulmuş oldum.
Ciddi manada eksik kalan özellikle 15 Temmuz sonrasında o boşluk sürecinde Danimarka makamlarının da çok yoğun baskılarda bulunduğu bir teşkilattı Danimarka Türk Diyanet Vakfı.
Geldiğimde özellikle vakfın işleri ile ilgili şunu yapmaya çalıştık. Vakıf bizim buradaki sivil yapımız. Bizim için çok önemli bir yapı. Aynı zamanda inanç cemiyeti statüsüne haiz. Böylesi bir yapının Danimarka’ya ve buradaki toplumumuza ve Müslümanlara hizmet ediyor olması gerekir. Böylesi dışardan güçlü görünen bir vakfın o gücünü de hizmetlerine yansıtması gerekiyordu. Bu anlamda da vakfı ön plana çıkartmayı kendime her zaman kendime bir hedef seçtim.
Bunun için ilk etapta kurumsal kimliği değiştirdik. Bir logo ve renk değişimine gittik. Bu ilk adımımız oldu. Banka hesaplarımızdaki sıkıntıları düzeltmeye çalıştık.
Cenaze fonu bizim en önemli hizmetlerden biriydi. Ama insanlar sisteme girme, güncelleme yapma, ödeme yapma gibi konularda büyük sıkıntılar yaşıyordu. Bunların ve internet sitelerinin düzeltilmesi anlamında ciddi projelere giriştik ve içimde 3 senenin sonunda bu projeleri tamamlamış olmanın memnuniyeti var. 28-29 bin üyesi olan bir cenaze fonu vardı. Çeşitli kampanyalarla şu an 32 bini buldu. Bu 32 bin insanın yardımlaşma bilinci ile bir araya gelmesini bizim vakıf olarak doğru yönetmemiz gerekiyordu. Cenaze fonu bir sigorta değildir. Bu fon 32 bin insanın bir araya gelerek eğer aramızdan birisi vefat ederse onun cenazesini kimseye muhtaç olmadan kaldırılmasını sağlamak için oluşturulmuş bir platform. Biz bunu insanlarımıza aşılamaya çalıştık. Çok şeffaf bir cenaze fonu hizmetini hayata geçermiş olduk.
“Bayan din görevlilerimizin sayısı arttı”
Cami hizmeti olmadan bizim buradaki varlığımızın bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Diyanet Vakfı cami ve din hizmetleri yürütmek için buradadır. Buna kültür ve eğitim faaliyetlerini de eklememiz gerekiyor. Bu anlamda da camilerimizin boş kalması ile ilgili sorunlarımız vardı. Erken planlama, zamanında planlama ve hocalarımızı erken getirme ile ilgili bazı adımlar attık.
İlgili makamlarla görüşerek vizelerin hızlandırma sürecini ele aldık. Birkaç hocamızın gelme süreci ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Bunun dışında hiçbir camimiz boş değil ve bütün camilerimizi doldurduk.
Bayan din görevli sayımızda azdı. 2 olan sayıyı 6’ya çıkardık. Cami programlarını hayata geçirdik. Her hocamız haftalık programlarını camiye asarak fıkıh, siyer dersi, sohbet programları ve bir ayet bir hadis dersi, kadınlara, yaşlılara, genç cemaatlere yönelik faaliyetlerini cami duvarıma asıyorlar. Böylece cemaatlerimizin bu programlardan faydalanmasını sağlamış olduk. Ayrıca kuran kurslarını daha programlı hale getirdik. Aynı dönemde açılması ve kapanması ile ilgili çalışmalar yürüttük.
Din eğitimi konusu bizim en çok önem verdiğimiz alan. Buradaki çocukların din ve kültürlerini öğrenmesi anlamında kuran kurslarını önemsiyoruz. Danca-Türkçe elif cüzü geliştirdik. Bu elif cüzünü çocuklara çeşitli hediyelerle birlikte verdik.
“Namaz kıldıran öğrenci sayısı arttı”
Camilerimizde imamet programı başlattık. İlgi gösteren çocuklarımıza bir imamın temel düzeyle yaptığı şeyleri yapabilme yeteneğine sahip olmasını düşündük. Her cuma namazı kıldıran öğrencimize umre hediyesi ile bu programa başladık ve bugün Cuma namazı kıldıran öğrenci sayısı 47’ye ulaştı.
Bu öğrencilerimizin 20-25 tanesini bu yıl umreye gönderiyoruz. Hocalarımızın gelmediği ve ara izine gittiği dönemlerde bu çocuklarımızın cuma namazı kıldırıyor olmasını bize gurur veriyor.
Dini hizmetler noktasında Korona döneminde boş durmadık. Online programlar ile vatandaşlarımıza ulaştık. Korona döneminde bizim için bereketliydi. Yaptığımız çalışmalarla 30 camimizi bir araya getirerek 30 camiyi bir hedefte birleştirerek Danimarka Türk Diyanet Vakfı’nda 5 senede kaybolmuş olan birlikteliği yeniden inşa ettik.
Sosyal yardım konularında da çalışmalarımız oldu. Bu sene 4 bin kurban hedefi ile çıktık ve 4 bin 400’e ulaştık. Vakfımız 40-45 öğrenciye burs veriyordu şu anda 300 öğrenciye veriyor. Kurban hariç fitre ve zekatlarla 1,5 milyon kron kadar yardım topluyoruz. Bugün kurban hariç topladığımız yardım miktarı 6,5-7 milyon krona ulaştı. Buda bizim vatandaşımızın iş yapıldığında devletine ve diyanetine güvenini ortaya koyduğunu gösteriyor.
Türkiye’deki yangınlar için yardım topladık. 100 bin kron toplarsak Danimarka Türk Diyanet Vakfı adına Türkiye’de bir orman alanı oluşturma hedefimiz vardı. 1 milyon krondan fazla bir para topladık ve bizde 115 bin fidanı Türkiye’de toprakla buluşturduk. Danimarka’daki halkımız bizi hiçbir projemizde yalnız bırakmadılar. Her zaman bizi desteklediler. O cömertliklerini ben her zaman gördüm. O cömertliklerini Rabbim kat kat geri versin.
“Hedefimiz para biriktirmek olmamalı”
60 sene önce para biriktirmeye geldik. Artık bizim hedefimiz para biriktirmek olmamalı. Hedefimiz parayı doğru projelerde harcayarak toplumumuzu gençlerimizi cami etrafında toplamak olması gerekiyor. Bu anlamda binalara değil insanlara önem vermemiz lazım. Buradaki toplumumuzu da camilere sahip çıkmaya, Danimarka Türk Diyanet Vakfı’na sahip çıkmaya ve insan hedefli bir hizmeti ortaya koymaya davet ediyorum.
Hedeflerimizden bir tanesi de vakıf bünyesinde kadın ve gençlerimizin daha aktif olmasını sağlamak. Geçtiğimizde bir Kadın Çalıştayı yaptık. Onun neticesinde de Vakıf kadın kollarını oluşturduk. İnşallah onlar daha aktif olacaklar. Hocalarımız camilerde uyguladıkları etkinliklerle cami eğitimlerini daha iyi noktaya taşıyacaklar. Eğitimlerimizin kalitesini daha iyi noktaya taşıyacağız.
Yardım projelerimiz devam edecek. Ben elimden geldiği kadarıyla buradaki toplumumuza hizmet etmeye çalıştım. Mesai mefhumu tanımadan vakfın ve hizmetlerin daha iyi noktaya taşınması için gayret gösterdim. İnşallah bunlar bereketlenir ve toplumumuzda bir karşılığı olur. Burayı mutlaka özleyeceğim ama hayat böyle.
Bizim yanımızda olan bizle hareket eden başta şu an görevde bulunan hocalarımıza ve daha önce görev yapan hocalarımıza teşekkür ediyorum. Bu birlikteliğin sağlanmasında yardımcı olan dernek başkanlarımıza, yönetime ve kadın kollarımıza teşekkür ediyorum. En büyük teşekkürü de bu vakfın ayakta durmasına, daha iyi işler yapmasına katkı sağlayan cemaatimizedir.
Güzel hasretlerimiz ve eksiklerimiz var. Biz sürekli güzeli konuşmakla bir yere varamayız. Eksikleri görüp onları daha iyi yere taşımamız gerekiyor. Bu anlamda hem hocalarımızı hem derneklerimi hem cemaatimizi Danimarka’da Müslümanların yerinin burası olmaması gerektiğini vurgulayarak hizmetleri daha iyi noktaya taşıma noktasında onları teşvik ediyorum, yönlendiriyorum. İnşallah Danimarka’daki Müslümanların şu an bulunduğu noktayı, bu hak etmedikleri noktayı daha ilerilere daha güzel seviyelere inşallah bu hizmetleri ulaştırırlar. Gençlerin, çocukların, kadınların camiye vakfa ve din hizmetlerine sahip çıktığı bir cemaat inşasında rol alırlar diye ümit ediyorum.
“Danimarka Müslümanlar Birliği büyüyor”
Davut Çolak: Danimarka kamuoyunda fazla sesimiz çıkmıyor. Özellikle sizin döneminizde Danimarka Müslümanlar Birliği’ne de üye oldu Danimarka Türk Diyanet Vakfı bu konuda ne söylemek istersiniz.
Hüseyin Gündoğar: Bizim en çok eleştirildiğimiz noktalardan birisi bu. Müslümanları ve hatta vakfı ilgilendiren noktalarda bile vakfın sessiz kalması bizim en vatandaşlarımızın en fazla eleştirdiği noktalardan biri bu. Bunu mutlaka aşmamız gerekiyor. Vakfın Müslümanlar adına söz söylemesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun birkaç nedeni var. Bunun sadece vakıfla kalmaması gerekiyor. Yerelde derneklerimizin de hem siyasetle hem yereldeki belediyelerle, yereldeki yönetimlerle sürekli irtibat halinde olması lazım. Sürekli kendilerini anlatmaları lazım. Bizim sakladığımız gizlediğimiz hiçbir şey yok.
Danimarka Türk Diyanet Vakfı olarak çok şeffaf bir yönetim sergiliyoruz. Muhasebe raporlarımızı çok şeffaf tutuyoruz. Bizim gizlediğimiz bir şey yokken bu kadar sessiz kalmamız bence de eleştirilmesi gereken konulardan birisi.
Yalnız biz aynı zamanda şöyle bir şey düşünüyoruz. Müslümanlar adına böyle bir şey söylenecekse bu Müslümanların daha fazla temsil edildiği bir birlikte, bir birlik adı altında söylense daha iyi olur düşüncesinde idik.
Onun için Danimarka Müslümanları Birliği Teşkilatına üye olduk. Bizim oraya üye olmamızla birlikte oranın güçlendiğini daha aktif faaliyetlerde bulunmaya başladığını ve daha aktif rol aldığını gördük. Bu anlamda Danimarka Müslümanları Birliği büyüyor. Tüm o teşkilattaki tüm Müslümanlar adına yeri geldiğinde söz söylemesi gerektiğinde de söylüyor. Bizi ilgilendiren konularda mutlaka söz söylememiz gerekiyor. Danimarka Türk Diyanet Vakfı’nın yönetim kurulunda daha fazla gençleri, burayı bilen kişileri, üniversite bitirmiş insanları bulundurarak Danca’da Türkçe bir şeyler söylemekte zorlanmıyoruz ve görüşlerimizi Türkçe ifade ediyoruz ama bunun muhatabı da kendi cemaatimiz oluyor ve kendi kendimize konuşmuş oluyoruz. Biz Danca bir şeyler üreten ve bir şeyler söyleyen bu toplumu daha iye anlayabilen insanlara yönetimimizde görev verdik. Bundan sonra vakfımızın hem DMU bünyesinde hem de yeri geldiğinde kendi ile ilgili konularda daha fazla sesi çıkacaktır ve konuşması gereken yerde konuşacaktır.
“Gençlerin vakti kısıtlı”
Davut Çolak: Gençler yönetimde yer almakta çok hevesli ama büyüklerinden destek bulamıyor. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Hüseyin Gündoğar: Ben böyle düşünmüyorum. Büyüklerin yer vermediği olaylar var ama asıl sıkıntımız gençlerin çok fırsatlarının ve zamanlarının olmaması. Bizim gençlerimiz okuyor ve artık kariyer sahibi. Zamanları yok. Kariyer sahibi gençlerin çok ciddi zamanlarını o kariyerlerine harcamaları gerekiyor. Camiye harcayacak vakitte bulamıyor olabiliyorlar. Yani bir genç sürekli çalışıp da yeni kurduğu ailenin yanında dernek işleri ile de uğraşması zor. Ama gençlerin bu ülkeyi algılama ve anlama tarzlarının dernek yönetimine de yansıması gerektiğini düşünüyorum. Gençlik kollarında yer alsınlar, muhasebeye el atsınlar birkaç proje ile yönetime destekte bulunsunlar. Zamanları kısıtlı da olsa camiye vakit ayırmaları gerektiğini düşünüyorum.
“Danimarkalı Müslümanlar daha samimi”
Davut Çolak: Müslümanlığı seçen Danimarkalılar da var. İslamiyeti seçen Danimarkalılarda bir artış var mı? İslam’ın Danimarka’daki geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Hüseyin Gündoğar: Sadece Danimarka’da değil Avrupa’da biz bireysel olarak araştıran, özellikle kendi araştırmalarında hidayete eren ve Müslümanlığı tercih eden birçok Avrupalının olduğunu görüyoruz. Bunun birçok nedeni var.
Materyalist, bireyselci, modern batı düşüncesi insanların bir kısmının kafalarında yer bulmuyor ve gönüllerinin rahat etmesini engelliyor ve birçok insanın araştırarak Müslüman olduğunu görüyoruz. Veya Müslümanlarla istibat haline girdiğinde Müslümanlığı tercih ettiğini görüyoruz. Bunların sayısının 3-4 yıl önce okuduğum bir kitapta yüzbinleri geçtiği ifade ediliyordu.
Danimarkalı Müslüman olanlara asıl hizmet noktalarımızındın birisi de bu olması gerekiyor. Bizim Danimarka’da Müslüman olmuş Danimarkalılara nasıl hizmet edeceğimiz ile ilgili bir bilgimiz, hedefimiz yok. Danimarka’da Müslüman olmuş kişilerin dini öğrenme, dini doğru anlama noktasında belki rehberliğe ihtiyacı var ama bu rehberliği verecek adımları atmış durumda değiliz.
Danimarka’da da çok ciddi Müslüman olan kişi sayısı mevcut. Kısmen Müslümanlarla irtibat neticesinde Müslüman oluyorlar ama kısmen de kendileri araştırarak Müslüman oluyorlar. Gerçekten bizlere göre daha samimiler ve bizlere göre bu dini daha doğru anlıyorlar. Bunların sayısı çoğalıyor.
Avrupa’da islamın geleceğine bakacak olursak da iki konu var. Bir tanesi sayısal çoğalma. Müslümanlar Avrupa’da çoğalıyor. Bunun bir kısmı doğumla, bir kısmı göçle, bir kısmı da ihtida vesilesi ile oluyor. Müslümanları varlığı ve sayısındaki artış elbette siyasete de negatif yansıyor. Seçimler yaklaşırken Müslümanları hedef alan bir konu siyasetin gündemine taşınıyor. Siyasetin bu kadar Müslüman odaklı veya Müslüman karşıtı odaklı olmasını engellemek adına da bizim siyasetçilerimizin bizim Müslümanlarımızın daha fazla siyasette yer alması gerekiyor. Yerel belediyeleri kastetmiyorum. Şu anda yerel belediyelerde 57 tane encümenimiz var. Ama birçoğunun maalesef siyaset yaparken ve siyasi olarak kendi propagandasını yaparken, kendi arkadaşına veya kendisi gibi aynı kökenden insana saldırarak siyaset yaptığını gördüm ki maalesef biz birbirimizi rakip görüyoruz. Bu anlamda da yerel siyasetten genel siyasete taşınma noktasında sıkıntılar yaşıyoruz. Bizim mutlaka Müslümanların genel siyasette Danimarka’yı düşünen, Danimarka’nın geleceğini düşünen, Danimarka’daki Müslümanları düşünen ve bu Müslümanların Danimarka toplumu içerisinde yer almasını var olmasını ve bu ülkeye fayda sağlayıcı politikalar üretmesini sağlayacak onları önemseyecek onları gösterecek bir politikacıya ihtiyacı var ve bizim bunları çıkartmamız lazım. Politikada ve siyasette olursak Müslümanların hakkını Danimarka için Danimarka makamlarında savunursak o zaman Müslümanlar da Danimarka’ya ait olacaktır.
Eğer Müslümanlar Danimarka’ya, Avrupa’ya, Fransa’ya Almanya’ya ait olmazsa bunu sağlayamazsak Müslümanların Avrupa’daki geleceği ile ilgili benim düşüncelerim kaygıdan ibaret.
“Allah yokluğunuzu göstermesin”
Davut Çolak: Danimarka’da görev yaptığınız süre içerisinde sizi en çok etkileyen şey ne oldu?
Hüseyin Gündoğar: Geldiğimde ilk verdiğim söz 2 ay içinde Danimarka’daki tüm camileri gezeceğim demiştim. Tabi camilerin bu kadar uzak olduğunu bilmiyordum. Yola koyulduğumda 2 ay eve giremedim. Hanım, çoluk çocuk neredeyse 2 ay beni göremediler. O camileri gezerken karşılaştığımız bir hacı amcanın duası benim hala hizmet etme motivasyonumu sağlayanlardan bir tanesidir.
Bir hoca gurubu olarak gitmiştik ve o hacı amca bize ‘Allah yokluğunuzu göstermesin’ demişti. Bu duayı işittikten sonra daha fazla hizmet etmemiş ve daha fazla alanda olmamız gerektiğini gördüm. Elimden geldiğince fırsat oldukça cenazelere, taziyelere ve düğün ve nikah merasimlerine de katılmaya çalıştım. Yine bir nikah merasimine gittik ve sarık cübbeyi giyerek nikahı ben kıydım. İnsanlarımızın din işleri müşavirliğimiz ve diplomatlığımız her zaman aklında. Din hizmetleri müşaviri Danimarka’da her zaman farklı bir konumda olmuş. Hem devleti hem hocalığı ve dini temsil etme noktasında önemli bir yer edinmiş. Nikahı kıydıktan sonra ayrılırken ev sahibinin ben giderken asker gibi selama durması beni çok duygulandırdı. Bu hala insanların o zihnindeki devlet algısını ve devlete olan bakışını gösteriyor. Hala o günü hatırlarım. Rabbim bize bu topluma hizmet etme şansını verdi. Bunun içinde ne kadar şükretsem azdır.
“Ciddi eksikliklerimiz var”
Davut Çolak: Türk toplumu olarak burada ne gibi eksikliklerimiz ve gelecek nesillere neler aktarabiliriz ve bu eksikliklerimizi nasıl giderebiliriz?
Hüseyin Gündoğar: Türk toplumunun sorunları ile ilgili ticari anlamda bakarsak ekonomi noktasında sıkıntımız var. Ayrıca eğitim alanında eksiklerimiz var. Sosyal, kültürel, sanat anlamında ciddi eksiklerimiz var. Türkçe anlamında eksiklerimiz var. Din hizmeti anlamında eksiklerimiz var. Ama bunların en iyi yürüyen tarafı din hizmeti.
Diyanet veya din işlerini eleştirecek olsak birçok eksiğini bulabiliriz ama bugün Danimarka’da 30 camide, Almanya’da binin üzerinde camide, Fransa’da yine birçok camide köyde kasabada şehirde bu toplumun dinle kültürle irtibatını devam ettiren en önemli teşkilat Diyanet teşkilatı. Varlığını 40-50 yıldır sürdürüyor ve en ücra köşeye kadar sürdürüyor. Bunu bir vakıf etrafında insanları toplayarak hayata geçirmiş. Bizim maalesef gerçekten konuya odaklanan, gerçekten hedefi çalışmış olduğu konu olan sivil yapılar oluşturmakta zorlanıyoruz.
“İdeolojik yapılar parçalanmayı getiriyor”
İş adamları Derneği diyorsunuz. Ya A gurubu ya B gurubu ya A siyaseti ya B siyaseti ya A ideolojisi ya B ideolojisi araya giriyor ve bir ekonomik alanda işadamları örgütü oluşturamıyoruz. Danimarka’da yaşayan bütün Türkleri ilgilendiren onlarla ilgilenen ve gerçekten Danimarka’daki toplumumuzun iş adamlarımızın ticari hacmini genişletecek projeler ortaya koyan bir iş adamları derneğimiz yok. Zamanında oluşmuş olanlar var ama hepsi bir ideolojinin parçası. Bu da birliği değil parçalanmayı getiriyor.
Aynı şey Türkçe ve eğitim için de söz konusu. Danimarka’ya geldiğimden beni herkes eğitimin çok önemli olduğundan bahsediyor ama Danimarka’daki toplumumuz arasında eğitim kalitesini artıracak, çocukların daha iyi bir yere gelmesini sağlayacak, bir sivil yapıyı, bir inisiyatifi, bir platformu ortaya koyunları görmüş değilim. Yine sosyal ve kültürel alanda, sanat konusunda da aynı. Gerçekten bizim gurur duyacağımız birçok sanat dalımız var. Gurur duyacağımız birçok sanatçımız var. Ama bu sanat dallarının, bu kültürel çalışmaların ben Danimarka toplumu tarafından bilindiğini düşünmüyorum. Onların tanınması sağlayacak bir etkinlik ve faaliyetimiz de yok.
Türkçe ile ilgili de aynı. Eğitim ile ilgili söylediklerim Türkçe ile ilgili de geçerlidir.
Herkesin ‘Hocam çocuklarımız ne olacak Türkçe öğrenecekler’ dediğinde herkes bu kaygısını dile getiriyor. Ama elini taşın altına koyup da bir şeyler inşa etmeye kalktığında herkesin geride durduğunu görüyorum. Bu da doğal olarak insanların gerçekten toplumumumuzun faydasına olacak konularda birleşemediğini de ortaya koyuyor.
Türkiye’deki ajandalarımızı, ideolojik düşüncelerimizi, siyasal düşüncelerimizi buraya taşıyıp burada yaşatıp birlikteliğin engelleniyor olması, o birliğin oluşamıyor olması Danimarka’da, Avrupa’da genel olarak Türk diasporasındaki temel sorunlardan bir tanesi.